Arzum_uyelik Arzum_uyelik_Banners_728x90 Image Banner

26 Şubat 2013 Salı

ANAMUR

Yazılı kaynaklarda İ.Ö. 4.'yy da bir liman kenti olarak adı geçiyor. Ama çok daha eski tarihlerde de yerleşim olduğu biliniyor. İ.Ö. 8.'yy da Asurluların egemenliğinde olduğuna dair bilgiler var. Daha sonra Anadolu'nun büyük bölümüne hakim olan Perslerin egemenliğine girmiş. İ.Ö. 322'de Seleukoslar yöreye hakim olmuş. Roma İmparatorluğu döneminde İmparator Caligula, Kommagene Kralı 4. Antiochos'a verdi. Antiochos, kent adına para bastırdı. Kommagene egemenliği Roma İmparatoru Valerianus dönemine kadar sürdü. Adının eski Yunanca'da Rüzgarlı yer anlamına gelen anemos kelimesinden türediği düşünülüyor. Deniz ticareti ile zenginleşmiş Akdeniz'deki bütün liman kentleri gibi korsan saldırılarına uğruyordu. Ayrıca Toroslar'da yaşayan kavimlerde kenti karadan tehdit ediyorlardı.

İ.S. 382 yılında Roma lejyonları bu kabilelerin baskınlarına karşı koyabilmek için yeni kent surları yapmak zorunda kalmışlardı. Anamur'daki kiliseler İ.S. 5.'yy a ait. Kentin bu yüzyılda yeni bir parlak dönem yaşadığı anlaşılıyor. Kent İ.S. 650 yılında Araplar'ın Kıbrıs'ı yağmalamalar ile deniz ticaretindeki avantajını kaybetmeye başladı ve gerileme dönemine girdi.

Köşekbükü Mağarası
Mersin'in Anamur ilçesinde bulunan Köşekbükü Mağarası, 20.000 yıllık bir geçmişe sahiptir.

Bundan 15 yıl öncesine kadar fenerlerle ve yakılan çıralarla girilmekteydi; fakat son zamanlarda turizme kazandırmak amacıyla halk ve belediyenin çalışmaları sonucunda elektrik çekilmiştir.

Daha önceleri bu mağaraya ulaşmak için güzel bir yol yoktu; fakat patika yolları da son zamanlarda güzelleştirilmiştir. Özellikle astım hastalarına iyi geldiği bilinmektedir Köşekbükü Mağarası'nın. Ormanlık bir alanda doğanın en güzel parçalarından birini oluşturur. Mağaranın kapısında Türkçe ve yabancı bir dilde mağarayı anlatan bir yazı bulunmaktadır. Anamur gezinizde kesinlikle Köşekbükü Mağarası'nı ziyaret edin. İlginç bir yolculuk arayanların ilgisini gören mağara sizin de ziyaretinizi bekliyor.

Anemurium Antik Kenti

Yaz ayrından tatil bölgesi tercihinizi Mersin'den yana kullandınız. Tadını çıkarıyorsunuz geçen her zamanın. Sonra birden farklı bir şeyler yapmak geliyor içinizden ve ne yapmanız gerektiğine karar veremiyorsunuz.

Tam da bu sırada önerebilecek bir yer sizlere; Anemurium Antik Kenti. Anamur'un güzellikleri arasında kendini gösteren bu antik kent, Ören Antik Kent olarak da bilinmektedir. Tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yapan Anemurium Antik Kenti'nde en uzun egemenlik kuran Türklerdir. Türkler dışında; Luviler, Arzavalar, Klikyalılar, Hititler, Asurlular, Romalilar, Bizanslar ve Kueler kendi dönemlerinde antik kente egemen olmuşlardır.

Antik kentte yapılan kazılar sonucunda Kral Titus'tan Valerius'a kadar geçen döneme ait sikkeler bulunmuştur. Bunun dışında hamamlar, gösteri salonu, binaların tabanındaki mozaikler ve diğer muhteşem kalıntılar. İçinde hayat varmışçasına hala ayakta Anemurium Antik Kenti. Değişik ve muhteşem yapılara yakından şahit olmak sizi fazlasıyla etkileyecek. Anamur'a sadece 6 kilometre olan antik kenti mutlaka ziyaret etmelisiniz.

Mamure Kalesi

Mersin'in Anamur ilçesi sınırlarında olan Mamure Kalesi, Bozdoğan köyündeki deniz kenarında bulunmaktadır.

3. 4. yüzyıllarda Romalılar tarafından yapılan Mamure Kalesi günümüze kadar gelen kalelerin en sağlamlarından biridir.

Romalılardan sonra Bizanslılar ve haçlılar tarafından genişletilmiştir. Tarihte birçok medeniyetin ele geçirdiği kale 1221 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından ele geçirilmiştir ve ardından Karamanoğulları ve Osmanlıların eline geçmiştir. Çok şey görmüş geçirmiştir Mamure Kalesi; fakat buna rağmen hala sağlamlığını korumakta ve görkemli yapısıyla ziyaretçilerine daha sonraki yıllarda da ayakta kalacağının mesajını vermektedir.

20 Şubat 2013 Çarşamba


Boyoz, İzmir'e özgü ve İzmir damak tadı ile özdeşleşmiş, Türkiye'nin başka yerlerinde, çoğu kez, ya sadece ismi bilinen ya da ismi bile bilinmeyen,yağlı un da denen özgün bir hamurişidir. Başka yerde bulunmadığı veya hakikisi yapılmadığı için, boyozun gurbetteki İzmirliler için özel bir anlamı vardır.


Boyozu İzmir mutfağında 1492 sonrasında İspanya'dan kovularak İzmir'e yerleşen Sefarad Yahudi toplumunun kazandırdığı konusunda bütün kaynaklar hemfikirdir. Yine İspanyol kültürünün uzantıları olan Arjantin, Şili, Peru, Meksika gibi ülkelerde de, özellikle Sefarad kökenli nüfus grupları arasında ve özellikle peynirli ve ıspanaklı türleri sıklıkla hazırlanmakla ve beğeni ile tüketilmektedir.

Boyozun ilk çıkışını atık hamur malzemesinin değerlendirilmesine bağlayan kaynaklar bulunmaktadır. Boyoz ismi de, neredeyse kesin surette, İspanyolca "bollos" (bohça) kelimesinden türemiştir. İzmir dışında hiçbir şehirde ticari olarak piyasaya sunulmadığından İzmir'in böreği olmuştur. Rivayete göre, İzmir'de boyozun en iyisini Boyozcu Avram Usta yapmış, o öldükten sonra İzmir'de boyozlar "Avram Usta'nın boyozu" adı altında satılmıştır. Avram Usta'nın devrettiği geleneği günümüzde Alsancak Dostlar Fırını'nın sahibi Halim Usta ve başka ustalar yaşatmaktadır.

Halim Usta'nın tarifine göre, öncelikle hamur yoğrulup top şeklinde 2-3 saat tavada dinlendirilir. Daha sonra elle tabak genişliğinde açılıp bir süre daha dinlendirilen hamur, daha sonra yine elle sallanır ve tekrar açılır ve rulo yapılıp 1-2 saat daha dinlendirilir. Kulak memesi kıvamında kopma noktasına geldiğinde tavalara sıralanır ve küçük toplar halinde kesilerek yarım saat ile bir saat arasında nebati yağ içinde bekletilir. Çok yüksek ateşte tepsi ile fırınlanmadan önce kat kat, ipince açılmış olan milföy yufkanın arasına içlik malzemesi (peynir, ıspanak vs.) de konulabilirse de, hakiki boyoz sade olur. Hamurun özelliği un, çiçek yağı ve tahin karışımı ve tuzlu olmasıdır.

19 Şubat 2013 Salı



Bergama, Ege Bölgesinin ve bu bölgenin merkezi sayılan İzmir’in kuzeyinde, Bakırçay Havzası’nda kurulmuş eski uygarlık merkezlerinden biridir. Bergama ilçesini kuzeydoğuda Turanlı bucağı, kuzeybatıda Kozak bucağı, batıda Dikili ilçesi, güneydoğuda Kınık ilçesi, güneybatıda ise Zeytindağ bucağı çevrelemektedir.

Doğal sınır olarak Bergama ilçe merkezi kuzeyinde Akropolün karşısındaki Madra Dağları (1338 m.) kuzeybatıda 1051 m. yükselti ile Geyikli Dağı ve Perperene kalıntıları, Astra ve Okçular Kalesi gibi ören yerleri bulunan ünlü Kozak Yaylası, güneybatıda Yaylacık Dağı (1144 m.) ile çevrilir. Kentin batı sınırı Bergama tarihinin en eski kalesi sayılan Teuthrania’yı taşıyan ünlü Kalarga tepesi ile sınırlanır. Doğuda ise Yunt ve Soma Dağları bulunmaktadır.

Bergama Tarihi

Anadolu tarih boyunca Hitit, Yunan, Roma, Bizans, Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı gibi birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Bergama, İzmir'in kuzeyinde, adı efsanelerden gelen ve bir çok uygarlıklara sahne olmuş bir ilçesidir. Büyük İskender'den sonra Grek ve Anadolu kültür kaynaşmasının doğal sonucu olarak Ege ve Akdeniz kıyılarında parlayan Helenizm uygarlıkları arasında Bergama, en başta gelenidir. Bergama'nın ilk adı Pergamon'dur.
Arkeolojik araştırmalara göre Anadolu dillerinde bulunan asıl kök Perg ve Berg'dir. Amo takısı almaktadır. Buna göre Berg eski bir Anadolu kent sözü kökenidir. Kentin prensi Pergamos adına kurulduğu sanılmaktadır. İlçemizin kuruluşu arkeolojik araştırmalara göre M.Ö.2000 yıllarına kadar gitmektedir. Kent çeşitli kavimlerin etkisi ve egemenliğinde kaldıktan sonra M.Ö.283 yılında kendi krallığını kurmuş, Trakya'dan Kızılırmak'a kadar uzanan bir alanda 150 yıl kadar hüküm sürmüştür.
Bu dönemde kent, tarihi ve kültürel bakımdan altın çağını yaşamıştır. Kent tarihi, konum ve idarecilerin başarısı nedeniyle o dönemde bölgenin ticaret merkezi durumuna gelmiştir. Güvenirliği bütün dünyaya ün salmıştır. Büyük İskender'in hazinesi Lycimashos tarafından Bergama kalesinde saklanmıştır. Bu yüzden Bergama deyince para, servet ve altın akla gelir olmuştur.
Bergama'da ilk ticari değişim aracı olan para basımı M.Ö.5'inci y.y.da yapılmıştır. Bu bakımdan kent sürekli çeşitli krallıkların ve kavimlerin sahip olmak istedikleri bir yer olmuştur. Bergama krallığının bilinen kralları ve hüküm sürdükleri yıllar şöyledir:

Philetairos ( M.Ö 283 - 263 ),

Eumenes ( M.Ö.263-241 ),

I. Attalos ( M.Ö. 241 - 197 ),

II. Eumenes ( M.Ö.197-159 ),

II. Attalos (M. Ö. 159 - 138),

III. Attalos ( M.Ö.138-133 ),

Aristonikos ( M.Ö.133-129 ).

Daha sonra kent Romalıların egemenliğine girmiştir. Roma İmparatorluğu doğu ve batı Roma diye ikiye ayrılıncaya kadar kent yaklaşık 530 yıl Roma egemenliğinde kalmıştır. Bu tarihten sonra, kent Bizans hakimiyetine girmiştir. 800 yıl Bizans egemenliğinde kalan kent, Selçukluların Malazgirt Savaşını kazanmasından sonra Türk kültürünün etkisine girmeye başlamıştır.
1300 yılında Anadolu Türk boylarından olan Menteş Beyliğinin donanma ile Rodos, Manisa ve Aydın bölgesini zaptetmesi ve Sasa Beyin komutasındaki kuvvetleriyle Bergama'yı alması ile Bergama Türk hakimiyetine geçmiştir. 1306'da Karesi Beyliği'ne geçen şehir 1357'de bu beylikten çıkan anlaşma üzerine hiç savaşmadan Osmanlı egemenliğine geçmiştir.
Yıldırım Beyazıt'ın Timur'a yenilmesi şehrin Timur tarafından istilasına yol açmıştır. Fatih döneminde ekonomik ve sosyal güvenceye kavuşan Bergama, Kanuni Sultan Süleyman devrinde Türk, İslam yapıtları ile bambaşka çehreye bürünmüştür. 16.yy'da çıkan Anadolu isyanları Bergama'yı da etkilemiş ve 1700'lü yıllarda Araboğulları soyu Bergama'da hakim olmuş ve bu dönemde geyikli suyu şehre getirilmiş ve ilk İslam kütüphanesi yine bu devirde kurulmuştur.
Şehir daha sonra Karaosmanoğullarının yönetimine girmiş ve 19. yüzyılın ortalarına kadar bu böyle devam etmiştir. 1864 yılında şehir kaymakamlık olmuş, önce Balıkesir'e sonra Manisa'ya daha sonra İzmir'e bağlanmıştır. Cumhuriyet öncesi dönemde yörede Türkler, Rumlar, Yahudiler, Ermeniler yaşamaktaydı.

17 Şubat 2013 Pazar

DİDİM
Didim'deki yerleşim Neolitik Devirde bir Miken kolonisi olarak kuruluyor daha sonra M. Ö. 16. yüzyılda Girit'e geçiyor. Bundan sonra sırasıyla; Persler, Selevkos İmparatorluğu, Attalid Hanedanı, Romalılar ve Bizanslılardan sonra 1071 Malazgirt Savaşı'nda Bizanslıların yenilmesiyle Türklerin eline geçiyor.

1098 de tekrar Bizans kontrolüne geçen bölge 1280 de önce Menteşe sonra 1300 de Aydınoğlu Beyliği'ne geçtikten sonra, 1413 te de 1.Mehmet tarafından Osmanlı İmparatorluğuna katılıyor.

Miletos'un ilerisinde Ionia'nın güney ucunda, Batı Anadolu kıyılarının en etkileyici bağımsız anıtı olarak nitelenen Didyma'da Apollon Tapınağı yer alır. Zamanının en önemli bilicilik ve kehanet merkezlerinden biri kabul edilmektedir. Tapınağın anıtsal boyutları ve benzersiz planı kadar, çok iyi bir durumda korunmuş olması da hayranlık uyandırıcıdır.

Samsun Dağı eteğine kurulan Priene şehri yörenin önemli antik kentlerindendir. Kente girildiğinde, heen sağ tarafta şehrin su ihtiyacını karşılayan 3 sarnıç göze çarpar. Biraz ilerleyince Mısır tanrılarının tapınakları görülür. Bilinen en eski tiyatrolardan olan yapı da yine burada bulunur ve 5000 kişi kapasitelidir. Tiyatronun yanında bulunan Bizans Kilisesi de görülmesi gerekli yerlerdendir.

Didim'de tarihi kalıntılar çok yer aldığından, hepsiniz gezmek için uzn bir zaman ayırmak gerekir. Üstelik sadece tarihle dolu değildir Didim. Bir de harika plajları vardır ki ilk akla gelen Altınkum Plajı'dır. Sığ ve berrak deniziyle yazın tatilcilerin akın ettiği bu plaj çevresinde birçok Didim otelleri ve pansiyonları bulunmakatadır.
Mango 2013 Bayan Ayakkabı Modelleri
Bu yılın moda çizgileri arasında çivi baskılar,püskülle süslenmiş çizmeler,fetiş sandaletler, abiye ayakkabı tasarımlarında yine platform yapılar mevcut.. Mangonun vazgeçemediği modeller arasında olan metal burunlu babet ve abiye ayakkabıları hala çok tercih edilenler arasında...



Modasını bu senede kaybetmeyen leopar desenli babetleri bu yılda çok iyi koleksiyonları arasında. Ayrıca yeni tasarımları arasında olan metalik cap toe ince topuklu abiye ayakkabı modelleri de muhteşem görüntü ve tarzıyla biz bayanlara baya hitap edeceğe benziyor. Renklerde metalle buluşan pudra pembe ve su yeşili renklerde muntazam beğeni sağlayacak ve tercih edilecek gibi... Bordo/vişne ise bu kışın yeni renkleri arasında yerini aldı bile.



Düz modellerin burnu kapalı olanlarından giyilenleri ve genellikle seçilenleri resimler arasına koyduk. Ayrıca incelediğinizde bilek kemerli olanlar değişik tarzı ortaya koymaktadır. Burnu açık tercih edildiğinde yüksek tabanlı olanların tercih edildiği açıktır. Dikkat çekici modeller arasında burun modellinin farklı renkte olanları olduğunu incelediğinizde göreceksiniz.



Bu katalog ile beraber sizlere daha öncede yayınlamış olduğumuz Mango 2013 Kış sezon koleksiyonunu karşılaştırdığınızda muhteşem kombinleri birleştirdiğinizi fark edeceksiniz. Bayanlar Mango 2013 kış koleksiyonuna ve Mango 2013 ayakkabı koleksiyonuna göz atmadan alışveriş yapmamanız tavsiye edilir.





16 Şubat 2013 Cumartesi

2013İLKBAHAR GELİNLİK MODELLERİ İlkbahar tazeliğin, yeni ümitlerin, yeni başlangıçların mevsimi. Gelin adaylarımızın bu ayda evlenmeyi tercih etmeleri belki de baharla birlikte içte duyulan kıpırtaların, sevinçlerin ve ümitlerin bir nedeni olmasındandır. Baharda evlenmeyi düşünen bayanlarımız bir açıdan da çok şanslı; sonsuz sayıda gelinlik modeli seçme olanağınız var. Sırt dekolteli gelinliklerden tutunda, dantel işlemeli uzun duvaklı modellere kadar model yelpazeniz çok geniş. Ancak gelinliklerde etek boyunu kısa tutmak isteyen gelinlerimize bir uyarımız olacak! Duvak boyu ve etek boyunun uzunluğunu düğün esnasında her an yağmur yağabileceğini de düşünerek seçin. Tabii ki bu risk açık havada düğün yapmayı düşünen gelinlerimiz için geçerli. İlk bahar gelinliği seçerken dikkat etmeniz gereken önemli noktalar; 1-) Baharın en modern en sıradışı gelini siz olun ve gelinliğinizde farklı bir renk deneyin. Uçuk pembe,fildişi yada gök mavisi bir gelinlik sizi baharın reknleri arasında çok şık ve canlı gösterecektir. 2-) İlkbahar gelini içindeki sevinci mutluluğu gelinliğine de yansıtmalı. Mevsim gelinlik modelinde sınırlama hissettirmez. İster çiçeklerle süslenmiş bir model, ister dantellerle süslenmiş bir model, ister dekolteli, ister vücut hatlarınızı saran sırt dekolteli bir model. İstediğinizi giymekte özgürsünüz 3-) Açık havada düğün tertipleyen gelinlerimiz aman dikkat! Yanınıza gelinliğinizle uyumlu ipek bir şal bulundurmanız faydanıza olacaktır. Güneşin varlığına aldanmayın. Her an bir sürprizle karşılaşabilirsiniz. 4-) Uçuk kaçık renkler sizi bekliyor. Sıradanlıktan hoşlanmayanlar için gelinliklerde farklı renk seçenekleri uygulanabilir. Tercihiniz fildişi, gök mavisi yada uçuk bir pembe olabilir.. İlkbahar gelinleri 2013′te çok şık ve zarif olacak. Uzun yırtmaçlı gelinlikler, transparan gelinlikler, dantellerle ve tüllerle süslenmiş gelinlikler yine evlenecek bayanlarımızın hayranlık duyacakları türden. Duvağa ve gelinlik üzerine uygulanan danteller gayet hoş bir hava estirmiş. Gelinlikte sadeliği ve şıklığı ön planda tutanlara fikir verecek bu modeller, hayatınızın en özel gününde size kendinizi özel hissettirecek. Sizin için seçtiğimiz modellerde kendinizi bir kuğu gibi hissedecek, beyazlar içinde bembeyaz bir sayfaya, mutlu bir hayata başlamanın hazzını yaşayacaksınız.
Eşsiz bir doğal güzelliğe sahip olan ada hakkında ilk bilgi veren Yunanlı tarihçi Heredot, İ.Ö. 459 / 454 yıllarında yöreden Ekatonisos olarak bahsetmiştir. Bölgeye gelen yazarlardan tarihçi ve coğrafyacı Strabon, Plinius, Klaodius Ailianos ve Ptolomomaios da eserlerinde adadan bahsetmişlerdir. Ama yöreyi tam olarak tanımadıklarından isim vermemişlerdir. Yörede iki batık kent bulunmaktadır. İ.Ö. 1500 yıllarında Yunanistan'dan gelenler Anadolu'nun batı sahillerinde ve adalarında 12 şehir kurmuşlar. Bu kavmin ismine Aiol deniyordu. Bunlar Çanakkale'den Gediz'e kadar Midilli dahil 12 kent kurmuşlardır. Bu 12 kentten biride Yunt adasının doğusundaki sahilde kurulmuştu. Piri Reis'in 1513 yılında yazdığı Kitab-ı Bahriye'sinde yöre adalarından Yunt Adaları olarak bahsetmektedir. Piri Reis adaların üzerinde başıboş gezen eşek, at ve kısraklardan esinlenerek bölgedeki adalara Yunt Adaları ismini vermiş olduğu tahmin edilmektedir. İtalyanca bir sözcük olan Cunda sözcüğünün anlamı, Meydan Larousse'da bir denizcilik terimi olarak yelken açmak ya da işaret sancaklarını çekmek için konulmuş yatay çubukların her iki ucu anlamına geldiği yazılmaktadır. Cunda Ayışığı Manastırı: Kendine özgü yapısını koruyabilen manastır, Pateriça Koyu'nda yer almaktadır. Ay ışığında manastırın kendisi ve çevresi büyüleyici bir güzelliğe büründüğünden bu isim verilmiştir. Cunda Ayos Yannis Kilisesi: Üç denizi de gören Aşıklar Tepesi'nde bulunan kilise, adanın hemen girişinde bulunuyor. Taksiyarhis Kilisesi: 1873'te inşa edilen bu kilise, Tevrat ve İncil'den alınan dini konuların işlendiği fresklerle süslenmiş. Bu kilisede bulunan çani şu anda Bergama Müzesi'nde saklanıyor. Dünyanın en büyük çanı olduğu düşünülüyor. Arnavut kaldırımlarında yürümeden, Taş Kahve'de ada çayı içmeden, tarihi yel değşrmenlerini görmeden dönmeyin.

15 Şubat 2013 Cuma

BÖLÜM 1 DEFİLE ETKİSİ Bermuda şortlar, DKNY ve Rag&Bone defilelerinin gözdesiydi. Gömlek ya da bebe yaka bluzlar ile kombinlenerek feminenleştiriliyor. Siyah/beyaz ikilisi, birçok defilede farklı desenlerde gözümüze çarptı. Üstelik yaz-kış rahatlıkla da giyilebilir. Güneş gözlüğü yine sezonun 'olmazsa olmaz'ları arasında ama klasik modelleri değil. Baktığın an seni şaşırtacak modeller çok moda. Özellikle Diane Von Furstenberg'in modelleri çok güzel. Her boy ve her model takılabilir. Yani özellikle trend olan bir model yok. Yatay ve dikey çizgiler; yaz sezonunun vazgeçilmezi çiçek desenlerinin yerini alıyor. Özellikle kalın çizgiler; Tommy Hilfiger, Michael Kors ve Marc Jacobs'da var. Üst ve alt çizgili de giyiliyor. Biraz cesaret gerektirir ama... 2013'te deri; minimalist kesimler ve renklerde... A kesimli eteklere sahip spor elbiseler çok moda. Kalçaları geniş olanların özellikle tercih etmesi gereken bir model. İster dolgu topukla, ister yüksek topuklu ayakkabılar ile giyilebilir. Victoria Beckham'dakilere bayılıyorum. 90'ların sivri topuklu ayakkabıları geri dönüyor, üstelik kısa topuklar ile... Sezonun en 'it' aksesuvarları; Celine'deki kırmızı kürklü Birkenstock tarzı sandaletler ile Prada'nın tahta kuleyi andıran ayakkabıları. Çiçek desenleri yine var ama 3D şeklinde... Moschino ve Versus'takiler süper! Pırıltılı gece elbiseleri yine ve yeniden çok fazla var. La Duree renkleri moda. Yani limon rengi, bebek mavisi, nane yeşili... Christopher Kane, Erdem, Fendi, Prada, Sonia Rykiel'da var. Korse dikkat çekiyor. Jakar desenli olanlar özellikle. 60'ların etkisi görülüyor. Hitchcock filmlerinden ilham alınıyor. BÖLÜM 2 OFİS MODASI Çıkma yakaların deri görünümlü olanları moda. Philip Lim ve NG Style'a bakabilirsiniz. Bluz üstüne takılan tasma şeklindeki taşlı kolyeleri deneyebilirsiniz. Zara, İpekyol, Asos.com'a bakılabilir. Büyükboy clutch, hem de renklisinden... H&M'e göz atın. Ceketiniz ister ipek kumaştan, ister kadifeden, ister gabardinden olsun; modeli 'smoking' olsun yeter. Massimo Dutti ve Harvey Nichols'ta bulabilirsiniz. Yine kalem etek ama renklisi. Roman ve C&A'de seçenekler mevcut. Desenli pantalonlar... Prada, Zara ve H&M'e bakabilirsiniz. BÖLÜM 3 ALMAZSAM ÇILDIRIRIM Bu sezon; şehirli bohem tarzı revaçta. Yani tam benim tarzım. H&M, Paul&Joe; en güzel örneklerini sunuyor. Ekose tartan etekler. Rug&Bone, Topshop, Vintage House of Holland'a bakabilirsiniz. Üstüne puanlı ya da çiçekli gömlek giyeceksiniz ama. Prada'dan şeker renklerinde platform ayakkabı, üzerine de bir yaz kürkü (sahtesini) veya mantosu (Miu Miu ve vintage dükkanlar) giydiniz mi; 2013 baharına ve soğuk yaz gecelerine hazırsınız demektir. Eğer bahara kadar istediğim kiloya gelirsem; 80'lerin bol, yüksek belli, dökümlü jeanler'inden de alacağım. Stradivarius, Bershka ve GAP'te seçenekler mevcut.
Köyceğiz usulü tavuk dolması Malzemeler: 1 tavuk 1,5 çay fincanı pirinç 100 gr. tavuk ciğeri 1 yemek k.dolmalık fıstık 1 yemek k.kuş üzümü 1 miktar maydanoz tuz, karabiber sosu için: 2 diş sarımsak 1yemek k.salça 1 tatlı k.un 1 çay fincanı nohut Hazırlanışı: Pilav tenceresine sıvıyağı alalım, yemeklik doğradığımız soğanı ve fıstığı hafif kavuralım. Üzerine tavuk ciğerini ve pirinci alalım kavurmaya devam edelim, kuşüzümü ilave edelim bir iki karıştırıp ocaktan indirelim. Ayıklayıp, yıkadığımız maydanozu incecik kıyalım tencereye ilave edip karıştıralım. Hazırladığımız iç malzemeyi, tavuğun içine dolduralım ve dikelim. Büyük bir tencereye tavuğu alalım, üzerine sıcak su ilave edip haşlamaya bırakalım. Tavuk pişince fırın tepsisine alalım 200 derecelik ısıda kızartalım. Biz bu arada sosunu hazırlayalım. Tavaya sıvıyağı alalım, ince kıydığımız sarımsak ve salcayı sote edelim. Un ilave edelim hafif kavuralım, haşlanmış nohut ve tavuk suyunu katarak kıvama gelmesini sağlayalım.(boza kıvamında suyu olmalı). Kızaran tavuğu servis tabağına alalım dikişlerini açalım.Üzerine nohutlu sos dökerek,servise sunabiliriz.Afiyet olsun
Akdeniz’in güzelliğinden büyük bir parça alan yerlerden biridir Köyceğiz Gölü. Yuvarlakçay, Asar, Yangı, Kargıcık Çayı, Namnam Çayı ve Özsuyu pınarları ile beslenen Köyceğiz Gölü, Muğla ilinin sınırları içerisindedir. Çevresinin doğal güzelliği, keşif noktaları ve bulunduğu kasabayla olan muhteşem uyumu, gören herkesin hafızasında büyük bir yer ediniyor. Aynı zamanda bir özelliği daha var gölün. Dünyada 7 tane bulunan ayaklı göller arasındadır. Caretta Caretta kaplumbağalarının yuvalama alanı olan göl, Dalaman Havalimanı’na 35 kilometre uzaklıktadır. Bu yaz tatilinizde dinlenmek, tüm karmaşadan uzaklaşmak ve en önemlisi yenilenmek istiyorsanız, Muğla’daki günlerinize Köyceğiz Gölü’nü dahil etmenizi öneririz. Dilerseniz, Köyceğiz Gölü yakınında bulunan otellerde konaklayarak bölgedeki doğanın tadını doyasıya çıkarabilirsiniz. Muğla tatilinizde şehrin tarihi alanlarını da ziyaret etmeyi unutmayın. Pınara Ören Yeri, Letoon Antik Kenti, Gümüşkesen Anıtı, Bodrum Antik Tiyatro ve Telmessos Antik Kenti listenize ekleyeceğiniz yerlerdan sadece birkaçıdır.